Kars'ın Unutulan Kahramanı Deli Halit (Karsıalan) Paşa
Kafkas Üniversitesi Dede Korkut Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Kop, Kars’ın Unutulan Kahramanı Deli Halit (Karsıalan) Paşa’nın bilinmeyenlerini anlattı.
02 Mayıs 2024 - 14:56
Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti’nin kurulmasındaki baş aktörlerden birisi olan, Ardahan mebusu, Kafkasların Deli Paşası, Deli Halit (Karsıalan) Paşa’yı ne kadar tanıyoruz?
Kafkas Üniversitesi Dede Korkut Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Kop, Kars’ın Unutulan Kahramanı Deli Halit (Karsıalan) Paşa’nın bilinmeyenlerini anlattı.
Prof. Dr. Kop, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: Bugün Deli Halit olarak anılan ama 1934 tarihinden sonra soy ismiyle bilinen bir şahıs hakkında konuşacağız. Şöyle söylemek lazım. Bizim Tarık Buğra'ya ait olan bir laf var. Atın üstüne doru, yiğidin üstüne deli derler. İşte tam öyle bir şahıs deli Halit Paşa. Tarihte çok fazla Halit Paşa var. Ve bunların çoğu deli olmamasına rağmen kendisiyle karıştırılıyor. Ama özellikle karıştırılan bir kişi var. Kendisinin kökeni de her ne kadar İstanbul doğumlu olmuş olmasına rağmen Kastamonuludur. O yüzden onunla karıştırılır. Hemen hemen doğum tarihleri de aynıdır. Her ikisi de paşalık yapmıştır. Her ikisi de hep benzer cephelerde savaşmıştır. Fakat Halit Paşa'nın diğerlerinden, diğer Halit Paşa'lardan farkı gerçekten peygamberimizin “kim ki şehit olmadan ölürse vay haline” lafını Kendine şiar edinen, özellikle Trablusgarp ve Sakarya Meydan Muharebesi'nde kalan yaraları olan dokuz kez yaralanan, hastanede kalan, ölümden dönen hatta bundan dolayı dokuz canlı oluşundan ötürü de böyle ayrı bir lakabı olan bir paşadır Halit Paşa.
Kars biliyorsunuz, Türkiye'deki sınır kentlerine serhat denir. Ama ser normalde Farsça bir kelime yani baş demektir. Hat ise sınır demektir. Kars baş sınırdır. Gerçek serhat olan yerlerden biri Kars’tır. Ve Kars için Deli Halit Paşa'nın öneminden ve Deli Halit Paşa'nın bilinmeyenlerinden bahsetmek istiyorum. Deli Halit Paşa ne yapmıştır? Deli Halit Paşa şöyle bir dönüp baktığınızda, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan önce kurulan bir cumhuriyet olan Kafkas hükümetinin kurulmasındaki en önemli aktörlerden bir tanesidir ki bu yüzden başkomutan günümüz ifadesiyle Genelkurmay Başkanlığı ünvanını alan kişidir. Deli Halit Paşa kimdir?
Mustafa Kemal Atatürk Erzurum Kongresi öncesi askerlikten istifa ettirilmek zorunda bırakıldığında oluşan muhalefeti Kazım Karabekir Paşa'yla beraber durduran muhalefeti susturan kişidir. Kendisi yine aynı zamanda Doğu Anadolu'da Müdafai Hukuk Cemiyeti'nin kurulmasına vesile olan kişidir. Kendisi Kars'ın Ardahan'ın Batum'un alınmasına vesile olan kişidir. Kahramanlığıyla metfun olan kişidir. Kendisinin sinirli oluşundan dolayı deli lakabı aldığı belirtilmekte ama özellikle de Sakarya Meydan Muharebesi, hatta altı tane önemli olaydan sonra kurulan istiklal mahkemelerinin ki 1920’nin sonu yirmi birle 1928 tarihine kadar devam eden bu istiklal mahkemelerinden bir tanesi savaş esnasında kaçan asker kaçakları için kurulmuştur. Sakarya Muharebesi'nde tarihe bizim şanla şerefle geçtiğimiz o Sakarya Meydan Muharebesi'nde silahlarını dizlerine koyup askerin gerisinde durup şimdi canını seven kaçsın da göreyim sözüyle, meşhur olduğu için ismi delidir, ismi delikanlıdır.
Muhalif kaynakların bile bir er gibi savaştı dediği, özellikle Kop Dağı'nda ki Bayburtlu Osman'ın o Aşık Osman'ın dizelerinde de ifade ettiği gibi er gibi çarpışan diğer askerleriyle beraber istişare ederek düşman üzerine atlayan, bir şahıs olduğu için kendisinin lakabı delidir. Fakat ilginçtir. Deli Halit Paşa maalesef bu kadar cesur, bu kadar yürekli, gerek Birinci Dünya Savaşı'nda, gerek Trablusgarp'ta, gerek Balkan Savaşı Gerek ikinci İnönü muharebesinde ve hele ki Sakarya Meydan Muharebesi'yle başkomutanlıkta çok büyük yararlılıkları olmuş olmasına rağmen dokuz kez ölümle baş başa kalıp yaralanmasına rağmen kalıcı yaraları olmuş olmasına rağmen en ilginç ve en acı tarafı çok fazla şehit olmayı arzu etmesine rağmen savaşta değil de çok rahat bir dönemde mecliste vefat etmiş olmasıdır.
Halk arasında bilinen bir ifade var. Mecliste öldürülen ilk siyasi cinayettir. Doğrudur. Fakat şunu hemen belirtmek lazım. Mecliste öldürülen ilktir. Fakat meclisin mensubu olup da öldürülen üç kişiden biridir ve üçüncüsüdür. ilki İzzet Bey'dir. 1920 yılında ilk meclis döneminde kendisi Trabzon mebusudur. Ankara'ya doğru giderken Samsun Çarşamba'da bir suikasta uğruyor. Kimisi eşkıya öldürdü diyor. Kimisi eşkıya kılığındaki askerler öldür diyor ve faili meçhuldür. Bir diğeri yine herkesin çok iyi bildiği yine Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'dir. Bunda da bir netlik yoktur. Kimisi diyor ki topal Osman öldürdü, kimi de diyor ki General İsmail Hakkı Tekçe soy ismini sonradan alan şahıs tarafından öldürüldü deniyor. Ama bir diğeri ise kimdir Halit Paşa'dır. Deli Halit Paşa'nın diğer ikisinden farkı nedir? Meclisin çatısı altında, meclisin koridorlarında ölmüş ya da öldürülmüş olmasıdır.
Buradaki mevzu şu, özellikle Karslılar, Ardahanlılar, Ahıskalılar bu yörenin insanlarının kara bağladığı bir olaydır. İlginçliği şudur. Kendisi orada son dakikadan önce beni Rize mebusu Rauf öldürdü demiş olmasına rağmen ne savcı bunun ifadesini almıştır. Ne de başkaları buna inanmıştır. İlginç olan şudur. Başına gelen olaylar daha bu olay neticelenmeden ve kendisi vefat etmeden önce Anadolu Ajansı'nda haber olarak çıkmış olmasına rağmen kendisinin hem ifadesinin alınmamış olması hem beş gün boyunca 9 Şubat 1925 tarihinde yaralanıp beş gün sonra 14 Şubat'ta vefat edinceye kadar hastaneye götürülmeyip meclis odasında tedavisi yapılmaya çalışılması işin diğer ilginç bir boyutudur.
Mustafa Kemal Atatürk burada onun iyileşebilmesi için orada ilk başta bulunan doktorların sözüne inanmıştır. Demişlerdir ki kıpırdamaması lazım. En iyi doktorları da getirtmiştir. Reşat Bey gibi. Ama sonrasında diğer ikinci bir grup gelen o doktorlar kendisinin sağlık durumunun iyi olduğunu belirtmişlerdir. Fakat beşinci gün ölümünde ölüm raporuna zatürreden öldüğü yazması ise onun ailesini en çok üzen açıklamadır. Çünkü kurşunun öldüremediği bir adamı meclis odasında beş gün içerisinde ne ara zatürreye yakalanıp hangi ara öldü? Hep kafada soru işareti olarak kalan durumlardan bir tanesidir.
Kendisi Karsıalan soy ismini almasıyla gerçekten ehemmiyetli bir insandır. Şimdi hemen dönüp bakıyorum. Kars'ta bu soy ismi kendisine alsın diye yarış yapan Sayın Paşa'nın ki bu lakabı olduğu için deli diyoruz. O nedenle farklı şekilde algılanmasın. Sadece bir tane okul vardır. Halit Paşa Ortaokulu. Kendisi Ardahan Fatih'i olarak da bilinir. Ardahan'da ne var diye bir bakıyorum. Kendim de bir oraya gitmiştim. Orada bir tane ilkokul, bir tane ortaokul var. Acaba sadece biz isimlerini okullara veriyoruz diye haklarını ödemiş oluyor muyuz? Bu da düşünülmesi gereken konulardan bir tanesidir.
Acı olan şudur, kahramanlar hep hani unutulur. Hani yanılmıyorsam Ali İzzet Begoviç'in lafıydı. Yiğitler ağlamaz, yiğitlere ağlarlar. Halit Paşa bir yiğit ve arkasından ağlanılması gereken kişi. Ama tek bir kuruma, tek bir kuruluşa, tek bir okula ismini verdik diye Kars'ın Ardahan'ın, Batum'un Ahıska’nın hatta civar bütün her bir noktanın, her bir nahiyenin kurtarılmasında sadece bunlar da değil. Kocaeli de dahil olmak üzere, etkisi, katkısı fazla olan bir insanın bu şekilde geçiştirilmesi, unutulması, bilinmemesi ne kadar doğrudur? Ne kadar iyi düzeydedir kendisinin vefatından sonra Eyüp mezarlığına kaldırılmıştır. Fakat 1988 tarihinde devlet nişanıyla önceden çok fazla madalyası da olduğu için bunu Avusturya, Almanya, Macaristan da dahildir. Olduğu için 1988 yılında devlet mezarlığına Ankara'ya nakledilmiştir.
Keşke, tarihte keşke yoktur ama mezarının 1988’de naklinin anlaşılmasıyla beraber kendisinin daha da layıkıyla anlaşılması bizim isteğimizdir. Umarız bir gün bu da gerçekleşir.
FACEBOOK YORUMLAR